19 Temmuz 2012 Perşembe

BEYİN YANDI-507

Hepsini sıraya dizdim. Duvarın dibine doğru geçmelerini istedim. Avuçlarını açmalarını istedim ve sopamı kapıp yanlarına geri döndüm. Çok konuşmuşlardı ve yaramazlık yapmışlardı. Kısacası canımı sıkmışlardı. Ellerine vuracağımı sanıyorlardı. Ben ellerini avuçlarını patlacağım sanıyorlardı.

Büyük yanıldılar, sadece yanıldılar demiyorum bak. Büyük yanıldılar.
Çünkü ben elimdeki sopa ile suratlarına vurmaya başladım. Bazıları kaçmaya çalıştı ama bağırarak durdurdum.
Çok korkmuşlardı ve bu çok hoşuma gitmişti çünkü amacım buydu. Korkmalarını sağlamak. Sayıca fazla değillerdi ama can sıkmak için yetiyorlardı. Onlara neyin doğru ve neyin yanlış olduğundan bahsedecek gücüm kalmamıştı. Bu yüzden dayak atmayı seçmiştim. Sinirimi başkalarından çıkarmayı sevmem ama bu defa mecbur kalmıştım işte.

Neyse işte neticede birileri benim yüzümden oldukça şiddetli bir gece geçirmek durumunda kalmıştı. Acı dolu çığlıkları bugün bile kulağımdadır. Üzerinden çok zaman geçti aslında. Şimdi düşününce hak ettiklerini görüyorum. Neticede ben huzurdan yanayım, iç huzur falan.

Canını yaktığım insanların kimliğinin önemi yoktur. Neticede o kadar insanın canını yakmış olmayı göze almış olmam benim için yeterlidir. Zaten bir acı çekilmişse kaç kişinin çektirdiği ya da kaç kişinin o acıdan geberdiğinin bir anlamı yoktur. Sayılarla uğraşmak anlamsızdır. Neticeye bakmak daha anlamlı gelir bana. Zaten hep abuk tarafından tartışırlar kırılmış soyların geçmişini ya da kırılacakların geleceğini. Ha milyonlarca ölmüş, ha binlerce...ne değişir?

Hiçbir şey değişmez canımın dibi...hiçbir şey değişmez kusura bakma.
Birilerinin ağzından burnundan kan gele gele gidişini izlemişse yeryüzünden akılsız bir kader. Hiçbir şey değişmez; değişemez.
Zaten o şekilde değişeceği varsa bile değişmesin. Yok etmeyi göze alanlar yaşıyor hayatı. Bunu farkettim yakın bir zaman diliminde. Bazı insanlar bazı durumlardan çok güzel sıyrılabilirler. O insanlar hayatları boyunca yok yere sıra dayağına çekilmediklerinden öyledirler. Ben lise hazırlıkta okurken hiç alakamın olmadığı bir abukluğun "sıra dayağı" ile sonuçlanan kısmına denk gelmiştim. Avucumun içi şişmişti. Hadisenin izi kalmıştı bir süre. Çok saçmaydı ama yaşamıştım yani.

Şimdi şimdi anlıyorum o lüzumsuz sıra dayağı hadisesine neden katıldığımı. Çok saçmaydı ama benim avucumada patlatmıştı müdür bey. Demek ki bazı şeyleri o şekilde anlamam gerekiyormuş. Kaldı ki ben bir şey anlamamıştım o zaman. Sonradan anladım ama işte. Bazen hiç alakamızın olmadığı durumların içinde bize uygun görülen "karakteri" canlandırmamız gerekiyor. Hayat öyle bir süreci kapsıyor sanırım. Bazen hiç alakanız olmasa bile bir karar vermeniz ve onu uygulamanız gerekiyor. Kim ne düşünürse düşünsün diye içinizden geçirmeniz gerekiyor. İyi giden şeyler bitmez. Kötü giden şeyler biter.

Hayat bazısına dayakla merhaba derken.
Bazı hayatlar kalp kriziyle biter.



Alican Arıcan
20/07/12

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder