23 Eylül 2009 Çarşamba

88 MODEL-23

Son günlerde "Myspace ve Lastfm" sitelerine uygulanan sansürle alakalı paylaşımlar görüyorum facebookta..sansür kelimesi ve kelimenin tüm soğukluğunu anlamak üzerine birazcık çaba harcadım..sansür..nedir?..Kelimenin anlamı TDK'dan öğrendiğim kadarı ile "Sansür
isim Fransızca censure: Her türlü yayının, sinema ve tiyatro eserinin yayınının ve gösterilmesinin izne bağlı olması, sıkı denetim."...yani sansür kelimesinin neden soğuk olduğu kocaman ve acı bir gerçek..kabaca her türlü yayının izne bağlı olması ve sıkıca denetlenmesi..şimdi oturup uzun uzun sansürün ülkemizdeki yolculuğu ile dünya üzerindeki yolculuğu arasında bağ kurmaya çalışıp akıl bulandırıcı bir yolculuğa çıkartmayacağım sizleri..tam aksine olaya "bana kalırsa" hiç değinilmemiş bir tarafından bakmaya ya da olayı başka bir açıdan değerlendirmeye çalışacağım..

Hani sürekli gelişen internetin sürekli denetleniyor oluşundan duyduğumuz rahatsızlığın aynısını günlük hayatta birbirimize ne kadar uyguladığımızdan bahsetmeye çalışacağım..internetten önce hayatımıza "tecavüz" şeklinde sağlam bir giriş yapan "cep telefonlarının" aslında tüm hayatımızı kontrol etmesinin de bir çeşit sansür olarak değerlendirilebileceğinden bahsedeceğim..aslında "merak" kelimesinin sansür kelimesi ile ne kadar yakın durduklarından bahsedeceğim..belki de merak kelimesinin sansürün kötü arkadaşı olmasından konu açacağım sizlere..çünkü merak edilmeyen hiçbir şeyin sansüre uğramadığını düşünmekteyim..ne yani bugün kaçınız izlemekten "büyük" zevk aldığınız bir porno sitesini mekana bir başkası girdiğinde "sansüre" uğratmıyorsunuz...kaçınız imza gününe gittiğiniz bir müzisyenin albümünü internetten indirdiğinden hiç bahsetmiyorsunuz..pişmiş kelle gibi gülerken cep telefonunuzun fotoğraf çekme özelliğine...kaçınızın elinde olsa sergi salonlarını internet ortamına taşırsınız..kaçınız kaç kere ahkam kesti sanatın hırsızlığa uğruyor oluşuna..ve kaçınız "melodik hırsızların" albümlerini bangır bangır dinlerken aslında büyük sesler eşliğinde kulaklara tecavüz edercesine dinlenen müziğin çalınmış olması hakkında "gık"ını çıkartmadı..yani sizce sağlam bir pop müzik sanatçısı yaptığı şarkının aynısından bin tane daha bulunabilecekken umarsızca çaldığı melodinin üzerine yazarken bilindik aşık sözlerini..sizler ortada duran bu hırsızlığa "sansür" uyguladınız mı?..Birileri faturalara istediği gibi "bindirirken" sizler indirmek için nefsinizi sansürden geçirdiniz mi?..karşı koyamadığınız herşeye karşı karakterinizi "sansür"den geçirmeyi denediniz mi hiç..

Şimdi burada Myspace ve Lastfm sitelerinin sansüre uğruyor oluşuna destek verdiğimi sanmayın..ancak sormak isterim..kültür bakanlığı internet üzerinden albüm indirme konusunda "ağır yaptırımlar" uygulamaktan bahsederken neden hiç kimse sanatçı gibi geçinenlerin "çalıp çırpıyor oluşu" hakkında bir grup açmadı facebookta..yani demek istediğim şudur ki..toplum olarak kendi sansürümüzden kaç siteyi..ya da kaç sanatçıyı geçirdik..Myspace ve Lastfm siteleri zaten müzik ağırlıklı siteler..e bu ülke de Youtube kapatıldı..Youtube'a erişim engellendi..ne için..hatırlayabildiğim kadarı ile Atatürk'e hakaret yüzünden..peki sorarım size biz Atatürk'ten bir tabu yaratırken bu durumun faşizan taraflarına sansür uygulamış mıydık?..kaçımız aklımız başımıza gelmeye başladığı anlarda..ki bu dönem lise dönemlerimize denk gelmiş olsun..bizlere tarih derslerinde anlatılanların aslında bizden izinsizce üzerimize giydirilmeye çalışılan "faşist gömlekleri" olduğunu haykırdık..hiçbirimiz haykırmadık elbette..hatta üstüne destek olduk diğer haykırmayanlara..çünkü biliyorduk ki..sistemin ufak bir noktasında arıza çıkarsa bizi mezun etmezlerdi..klasik deyimle hocalar bizlere "takarlardı"..ya da sansüre uğrardık lise sıralarında..

Sokakta ya da okulda bir türbanlı bayan gördüğümüzde kaçımız kişisel sansürümüze uğratmıyoruz bayanı..kaçımız onun inancı ve yaşam tarzı hakkında umarsızca atıp tutmuyoruz..kaçımız kendi inançlarımız ve yaşam şeklimiz dışında yaşayan insanlara saygı ile yaklaşıyoruz..bunları çoğumuz yapmıyoruz..üniversitede bizden başka bölümlerde okuyan insanlardan bile nefret ediyoruz yeri geldiğinde..bizim için bir başkasının salak oluşu çok basit oluyor nedense..ama bir başkasının ailesinin olduğunu hiç düşünmüyoruz..herkesin kendince bir alanı kapladığından bile bile hiç haberdar etmiyoruz kendimizi..yani kişisel sansürlerimiz aslında kendimizi fazlaca inandırdığımız yalanların" şiddet" kelimesinde can bulması gibime geliyor..biz evvela kendimize tokat atmasını bilmiyoruz ki..bir başkasını şamar oğlanına çeviriyoruz rahatlıkla..işin ilginç yanı da bu bence..yani devleti ve yapısını..işleyişini eleştirirken aslında bu sansür işlerinin bu noktalara gelişinden kendimize hiç pay çıkartmıyoruz..sanki tek suçlu o sansürü uygulayanlarmış gibi geliyor bizlere..genç olmak aptal olmak demek olmamalı..heyecan kelimesi aptallıkla can bulmamalı..kanımız deli ise bu gerçekten delirdiğimizin kanıtı hiç olmamalı..eğer delireceksekte kusursuz delirmeliyiz ki insanlar karşımızda saygı ile durmalı...

Alican Arıcan
23/09/09

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder