Bu haftaki konuğumuz kısa filmleri ve kısa film kariyeri ile yaşıtlarına ve hatta kendinden büyük sinemacılara örnek olmuş bir isim..Alican Arıcan.
Genç yaşına rağmen akılda kalıcı işleri ile profesyonellerin ilgisini üzerinde toplamayı başaran Alican yeni filmi "HATIR" hakkında ve geleceğe yönelik projeleri ile ilgili sorularımızı yanıtladı.
SİNEMA SERVER:Öncelikle yeni filminiz hayırlı uğurlu olsun..
ALİCAN ARICAN:Çok teşekkür ederim.
SS:Bu filminizin daha önceki filmlerinizden farkı ne?
AA:Bu filmin enteresan bir hikayesi var..diğer filmlerdede olduğu gibi(gülüyor) ancak işin doğrusu şu bence yani benim aklıma yine bir hikaye geldi..oturdum yazdım arkadaşlarımla tartıştım..
açıkçası oldukça zamanımı aldı yaklaşık altı ay bu proje üzerine gezdim dolaştım sorabileceğim herkesin fikrini sordum ve sonunda kafamdaki şeyi çektim..
SS:Peki bu filminizle ödül hedeflediğiniz festival ya da yarışma var mı?
AA:Bu işi yapıpta "ödüllendirilmek istemiyorum" diyecek insan sinema falan yapmıyordur..bu lafım kabaca sanat ile ilgilenen herkes için geçerli..yani sen bir iş yapıyorsan bu işi başkaları görsün,beğensin
diye yaparsın.Hiçkimse çektiği filmi turşusunu kurmak için saklamaz.Herkes ödüllendirilmek ister göz önünde olmak ister..sanat ile bir şekilde ilgileniyor olmanın güzel tarafıda bu aslında.Yani ben esasında yeterince
içine kapanık birisiyim ve kendi hikayelerimi kolay kolay paylaşmam insanlarla,bu anlamda sinemanın benim hayatıma katkısı çoktur.
SS:İlerisi için ne düşünüyorsun peki..bu ülke sanat anlamında ne durumda sence?
AA:Bunun değerlendirmesini tek bir bakış açısı ile yapmak gerçekten anlamsız olur.Yani ben şimdi kalkıpta "bu ülkede sanat yapılmıyor" desem bunun kendi halinde bir anlamı yok ancak bir gerçek var ki..İktidar
partisi halk tarafından her onaylanışında bu ülkenin sanatı bir kaç adım geriye gitti.Malesef sanata siyaset..ya da başka anlamı ile faşizm karıştı.Bu ülkenin sanatı başbakanın katıldığı davetlerde şarkı söyleyen
tiplerden ileriye gidemedi.Hükümetten destek alan isimlerin samimiyetlerinden şüphe duymaya başladım.Şahsen ben kültür bakanlığı ile "papaz" olmayı tercih ederim.Benim iktidarı sevmek gibi bir arzum yok ben bunu
şimdide savunuyorum ileride de savunacağım.İktidar babam olsa gene yanına yaklaşmam..çünkü bu dünyanın sorunu yani iktidar olmak bence tek büyük sorun.Ben bir başkasının sözü ile yaşam mücadelesi vermeyi doğru bulmuyorum bana ahlaklı gelmiyor.
SS:Gerçekten ağır bir cevap verdin..peki neden böyle dertler barındırıyorsun.Yani yaşın ve yaptığın işler için büyük laflar değil mi bunlar?
AA:Şimdi bu sorunuzun cevabı hepimizin çocukluklarında gizli.Bizler bu coğrafyada herşeye "evet" demeye alıştırılmış ve kendi fikirlerinin kilometrelerce uzağında yetiştirilmiş ya da topluma adapte edilmeye çalışılmış çocuklar olarak ölene kadar kendi fikirlerimizi açıkça söyleyemiyoruz.Bu bir sıkıntı..minübüse binen adam gideceği yerin ismini söyleyemiyor ineceği yerde "inebilir miyim?" diye soramıyor.Okulda hocasına "anlamadım" diyemiyor..ne bileyim bir erkek bir bayandan hoşlanıyorsa bunu açıkça dillendiremiyor kesin araya bir aracı falan giriyor..bu sorunlar aslında ufak ufak biriken ama kabını doldurduğunda çok yer kaplayan şeyler insan hayatında.Benim siyaset yapmak gibi bir derdim yok yanlış anlaşılmasın yani iktidar partisi hakkında böyle laflar ettikten sonra kalkıp başka bir oluşumun içinden meclise girmek gibi bir derdim yok.Çünkü benim bu halkın büyük kısmı ile ilgili umudum kalmadı zaten.Kalkıpta inançsız inançlılar hakkında umut verici konuşmalar yapmak istemiyorum.Aklı başında bir topluluğun içinde yer alsam yeterli.Filmlerimi elbette herkes izleyebilir herkes küfredebilir ya da sevebilir ama herkesle arkadaş olmak ve herkesi kucaklayabilmek gibi bir çabam yok..o ancak yalancı politikacıların işidir.
SS:Açıklamaların gittikçe sertleşiyor Alican..peki konuyu değiştirelim hafiften..yönetmek nasıl bir duygu ya da yönetmen olmayı neden istiyorsun?
AA:Ben kendine sıfat yaratma çabasında olan birisi değilim..ve böyle insanları anladığımıda söyleyemeyeceğim.Yani ismimin önüne konacak "yönetmen" sıfatı benim umrumda değil ben bilmemkimin arkadaşı Alican olarak yaşamımı sürdürmeyi tercih ederim.Çok sevdiğim arkadaşlarım var çok güzel fotoğraf veren bayanlar görüp onlardan çok hoşlanıyorum.Sevdiğim insanlarla oturup çay içiyorum muhabbet ediyorum canım film çekmek isteyince film çekiyorum beni seven insanlar da bana yardım ediyorlar ben bu işi maddi bir beklenti için yapmıyorum ben bağımsızlığıma çok düşkün birisiyim.Hiçbir zaman bir başkasının parası ya da vakti ile film yapmayı düşünmedim.
SS:Oyuncu seçiminde nelere dikkat edersin?
AA:Yazdığım,kafamda tasarladığım karakter zaten en başından bellidir..mesela Hatır filmindeki çocuk ve kız zaten benim hayatımda vardı ancak filmi çekmeden önceki altı ay ben onlarla daha sık görüşür oldum zaman zaman aynı mekanda kaldık aynı şeylerin kavgasını verdik ve işin ilginci başka konulardada çok tartışır ve kavga eder olduk..çekimlerde gayet uyumlu arkadaşlardık ancak onların ete kemiğe bürünmüş olması beni çok mutlu etti çünkü filmi çekmeden önceki altı ay ben onlarla şizofren bir ilişki yaşadım..Benim için oyuncu seçiminde en önemli şey herşeyden evvel benim olayı sahiplenmem ve "gibi" yapabilecek tipleri analiz etmemdir.
SS:Bazı sanatçılar var mesela kendilerine verilen ödülleri reddederek tarihe geçtiler..sen de onlardan birisi olmak ister misin?
AA:Eğer bu bahsettiğiniz şey "gösteri" amaçlı yapılmıyorsa..yani bu durumu izleyen insanlar olayın samimiyetinden etkileniyorlarsa bu şahane birşey.Nobel barış ödülünü almayı reddeden birisi varsa bu şahane..Dinamiti icad eden adamın adına dağıtılan barış ödülünü almanın sigaradan daha zararlı olduğunu düşünüyorum.Bu tür şeylere tepki koymak bir karakter meselesidir bunu yaparsınız ya da yapmazsınız bunun başka bir ihtimali yoktur yani duruma göre diye tanımlandırılamaz..
SS:Son soruya geldik..hayalin nedir Alican?
AA:Hayalim uçsuz bucaksız bir yeşil ve uçsuz bucaksız bir maviden ibaret..herkesin insan olduğu ve kavgaların bile ruhlarımızı kirletmediği bir dünya.Mümkünü olmayan bir hayal benim kurduğum..savaşlardan para kazanan insanlar varolduğu sürece ne yeşili ne maviyi doğrudüzgün göremeyeceğiz.Yaşadığımız dünya bizim "seçtiğimiz" güçlerce kirletiliyor..düşünsenize ne tezat..insan seçiyor,insan seçiliyor,insan katlediyor..hemde yine insan insana çektiriyor bu eziyeti..o yüzden diyorum ya artık başkalarının samimiyetine inanmıyorum ve bir başkası için yaşamak bu sebepten zor geliyor ancak çevremde sevdiğim insanlar var ben bütün arkadaşlarımı severim..seçimlerine son derece saygı duyarım ve aslında tek istediğim onlar tarafından sevilmek.Çünkü sevilmek çok güzel..çok tatlı bir duygu diye düşünüyorum.Yani ben masamdaki yemeği seninle paylaşamadıktan sonra onu yememin ne anlamı var ki isterse dünyanın en güzel yemeği olsun..oturup sadece ekmek yesen bile karşındaki ile paylaşmasını bilmedikten sonra ne yaşanılan dünyanın ne de yenilen yemeğin bir anlamı kalır..insan hayvanlaşmamalı insan tatlı bir varlık olmalı.Ama günümüzde şahit olduğum insan tipi "doyumsuz" ve "pislik" ve bu yüzden dünyaya zarar veren zenginlerin yer yüzünden silinmelerini istiyorum ama adalet denilen şey sadece muhtaçlara yamuk yapıyor malesef.
SS:Değerli görüşlerini bizimle paylaştığın için teşekkürler Alican...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder