"Güzel günlerin" bizleri beklediğini söylemek artık bile bile yalan söylemenin süslenmiş hali.Belli ki olan biten ne varsa,değil iyi olmak şu anda olduğu halden daha da beter olacak ileride.Aç bırakılan halkın seçim yardımlarıyla doyurulması anında yaşanan karışıklıklar,yapılan yardımların insanların gözüne gözüne sokulması.Yahu biz böyle miydik?Bu kadar onursuz,gurursuz,ahlaksız mıydık?Sokaklarda çalan seçim şarkılarının,sağa sola asılan afişlerin bu kadar kölesi miydik?Üzerimizde kurulan baskılara karşı bu kadar çaresiz miydik?Varolan iktidar ve onu destekler nitelikte siyasi bir yol izleyen muhalefet partileri hergün bir önceki günden daha beter söylemlerde bulunuyor.Bu adamlardan bir tanesi ülkeyi yönetiyor diğerleride sözde yönetmeye aday oluyorlar.Bu adamlar halka karşı nasıl konuşulması gerektiğinden bile habersizler,yani bırakın ülke idare etmeyi ya da ülkeyi dışarıda temsil etmeyi..yahu bu adamlar kendi partilerini halka karşı temsil ederken,tanıtırken bile sorun yaşıyorlar..sürekli bağırıyorlar.Sanki karşılarında binlerce sağır varmış gibi.Bir başbakanımız var evlere şenlik..hani turist falan görse onun konuşmasını "konser verecekte sesini açmaya çalışıyor" zanneder.Ses ile başbakan olunsaydı Luciano Pavarotti dünyayı yönetirdi herhalde.Ama halk muhtaç,parti yandaşları muhtaç..çünkü muhtaç bırakıldılar,çünkü kimse hırsız olmak istemezdi hikayenin en başında.Ama iktidar halka bir güzel öğretti hırsızlığı.Seçildiği ilk dönemden beri yavaş yavaş öğretti ama sağlam öğretti.Şimdi ahlaksız bir sürü vatandaşımız oldu.Demokrasi adı altında suni bir türban meselesi yaratıldı ve o meselenin altından soygunlar devam etti.Evet türban üniversitelere girebilmeliydi.Bu durum benim için elbette sorun değil ama işin ilginç tarafı muhalif olamayan muhalefet iktidarın bu anlamsız oyununa ortam tanıdı.Türbanlıların yanında olmaları gereken zamanda "Atatürk markalı ürünler üretip gömleklerinin içine Atatürk markalı atletler" giydiler nedense..sanki Atatürk bu ülke de belli bir kesimin lideriydi.Bu türban meselesiyle ortalık iyice karışmıştı zaten.Daha sonra "ananı al git lan" sahnesi yaşandı..bu defa Atatürk'ün köylüyü dinleme şekli ile iktidar liderinin çiftçi ile konuşma tarzı konu oldu ülke de.Ve yine muhalefet olamayan muhalifler Atatürk üzerinden siyaset yaptı.Aslında tüm bunları akılcı bir şekilde değerlendirip halkın sempatisini kazanabilecekken muhalefet olmaktan aciz muhalifler yine iktidara çalıştı.Cumhurbaşkanlık seçimi ile ülke gerim gerim gerilmiş patlayacak bomba arıyordu.Ben bunları tarihsel sıra ile yazmıyorum ancak bu ülkenin polisi sağda solda bombalar ele geçirmeye başladı.Aynı ülkenin aynı polisi bu halka valilik desteği alarak "orantılı güç nedir?" dersi vermişti.İktidarın başındaki iktidar çıktı kürsüye ve "yalan yazan gazeteleri almayın!" dedi.Yandaş medyanın varlığından söz ederken kendi yandaş medyasının çalışmalarına hiç değinmeyerek "işte böyle diktatör olunur" dedi.Deniz Feneri bozulunca herkesin sesi kesildi,gemilerin geleceği kimsenin umrunda değildi belli ki.Ama muhalefet o kadar beceriksizdi ki tüm bunlara bir çare bulamadı.Bunları doğru düzgün kullanamadı.Bu ülkenin ahlaksızlar tarafından ahlaksızlaştırılan güzel insanı oylarıyla meclise soktuğu adamlar tarafından "yerel seçimler" adı altında tehdit edildiler.Oyunuzu onlara vermeliydiniz yoksa taş üstüne taş koyamazdınız.Kadrolaşma da rekorlar dönemini yaşadı ülkemiz.Alabildiğine kadrolaşma yaşayan türlü dairelerden insanlar taştı.İktidarı sevmezsen iktidar seni neden sevsin ki..Ancak işin garibi %47'lik kesimin zenginleri daha da zengin olurken aynı kesimin fakirleri daha da fakirleşti.Teğet geçmeyen krizin üzerine hamdolsun birde Darwin eklenmişti.Kadrolaşma üzerine tez yazacak bir iktidarımız vardı artık..muhteşemdi herşey.Onların istediği ortam oluşmuş ve sistem tıkır tıkır işler hale gelmişti.Ülke de iktidarın başındaki adama benzeyen bir sürü adam türemişti Fatih Terim,Bülent Uygun,Emre Belözoğlu,Aziz Yıldırım,vb..bu adamlar kendi kendilerine gerginlikler yaratıp yarattıkları gerginliğe gün geçtikçe güç kadar olmuşlardı.Bu kadar enteresanlığın arasında İbrahim Tatlıses canlı yayında kadın satıcılarını anmış ve ülkemizde unutulan ya da görmezden gelinmeye başlanmış bir sektörün yeniden hareketlenmesine sebep olmuştu.Ne de olsa kadınlarımız vardı bizim..hem onursuz,gurursuz,namussuz kadınlarımız..parayla birkaç saatliğine satın alınabilen kadınlarımız vardı.İçi dışı bir olmuş hayatlar vardı bu ülke de.Tüm bunlar olmaya devam ederken Fethullah Gülen çıktı ve "Ergenekon istenilen seviyeye ulaşmadı." türünde bir açıklama yaptı..enteresan.Tuncay Güney vardı mesela..Fethullah Gülen cemaati için çalışmış fakat sorgusunda ondan hiç bahsetmediğini düşünmek zorunda bırakıldığımız bir adam.Bizim ülkemiz bir futbol topu yüzünden gündem değiştirebilecek kadar balık hafıza sahibi,onursuz,gurursuz,ahlaksız,pislik insanların gün geçtikçe türediği çöplük olmaktan öteye gidememişti.Bazıları (bu bazılarına ben de dahilim) hala daha birşeylerin düzelebileceğini düşünerek yaşamaya gayret ederken olan bitenin sadece bugüne değil aslında bundan otuz sene sonrasınada zarar verdiğini unutmaya çalışıyordu aynı zaman da.Derler ya "umut fakirin ekmeği" diye..aynen o hesap işte.Biz senelerdir umut ediyoruz.Hırsız çok büyüdü..ve onun büyümesine izin veren beceriksizler iyice yaşlandı..sahne sanki gençlere kalmalıydı..aklı başında,ahlak sahibi gençlere.
Alican Arıcan
12/03/09
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder