Bu ay genç şairler bölümümüzde "Kendini şair zannedenlere..." isimli şiir kitabı ile yaşıtlarının ve şiir dünyasının dikkatini çeken Alican Arıcan ile sohbet edeceğiz.
ŞİİR GEMİSİ:Alican Arıcan...öncelikle merhaba.
ALİCAN ARICAN:Merhabalar.
ŞG:Kendin hakkında bizi bilgilendirebilir misin?
AA:Tabii..Ben 5 ağustos 1988 senesinde Şişli'de dünyaya geldim.Daha sonra avrupa yakasından anadolu yakasına taşındık..ilkokula başlama hikayem ve devamında bir çok arkadaş edindim..yeni insanlarla tanıştım.Ardından üniversite ve daha öncesinde kazandığım çevremle birşeyler paylaşmaya başladım.
ŞG:Röportaja klasik bir soru ile devam edelim öyleyse..Şiirle ilk olarak ne zaman tanıştın?
AA:Liseye başladığım sene hazırlık sınıfında okurken edebiyat hocamız sene sonunda şiir dinletisi düzenlemek istiyordu.Benim esasında ne şiir dinletisi ile ne de şiir ile hiç alakam yoktu.O zamanlar tam aksine asosyal birisiydim.Hala sosyal olduğum söylenemez aslında ama eskiye göre sosyal hayatta daha aktif bir rolüm olduğunu söyleyebilirim.Herneyse Aysel hocamız benide şiir dinletisinde görev almam için çağırdı.Esasında çok istekli gittiğimi söyleyemem..çünkü arkadaşlarım okuldan sonra evlerine dönerken ben okulda kalıp şiir okuyordum bu çalışmalar ilk zamanlar yeterince canımı sıkmıştı elbette (gülüyor) ancak daha sonra ortaya çıkan işe verilen emeği görünce diğer arkadaşlarımın bu konuda ki istekleri benimde işe ciddiyetle eğilmeme sebep oldu.
ŞG:Peki bu dinletide hangi şairlerin şiirlerini okudun?
AA:Dinletide Attila İlhan,Behçet Necatigil şiirleri okudum..Attila İlhanın üç şiirini okudum Behçet Necatigilin ise bir şiirini okudum ayrıca topluca okuduğumuz şiirlerde vardı.
ŞG:Peki bu dinleti senin şiire ve şairlere olan yaklaşımında ne gibi etkiler yarattı?
AA:Tabii az önce de dediğim gibi çalışmalara başladığım ilk günlerde bu işi görev olarak yapıyordum..bana bir sorumluluk yüklenmiş gibi hissediyordum ve şiirlerle gereken iletişimi kuramamıştım.Hocamız bizlere güveniyordu fakat benim çok inançlı olduğum söylenemez o konuda,sonra sonra şiirleri benimsemeye ve onlara aslında hayatımın en önemli varlıklarıymış gibi davranmaya başladım o dönem.Açıkçası hala daha öyle devam ediyor.
ŞG:Ülkemiz şairleri hakkında fikrin var mı? Yeni dönem şairleri veya geçmiş dönemden şairler hakkında...
AA:Şair olmak...Nazım Hikmet olabilmek mesela..o durum sadece şiir yazmak veya şair olmak ile açıklanamaz bence.Şair olmak kesinlikle kendi içinde başka bir ruh hali barındıran bir durum.Hani muslukçu sadece musluk tamir edebilir onun öyle bir hakkı vardır.Muslukçudan çatıyı onarmasını istemezsiniz ancak şair kelimelere karşı olan duyarlılığını yitirirse ortada ne şiir kalır ne de beden.Her bedenin kelimesi,cümlesi ayrıdır.Her hayat başka bir acı ve mutluluk barındırır..muslukçu sadece bir örnekti..şiir haricinde hiçbir eser hayatın acısını ve tatlısını aynı mekanda buluşturamaz bence.
ŞG:Sorumuza tam olarak cevap alamadık sanki..
AA:Yani söylemek istediğim şu ki..çok şair var..çok güzel çok şair var.Hayata hayat katan çok şair var.Sadece bu coğrafyada değil dünyadada çok şair var.Mühim olan şair olmak değil ama mühim olan iyi şair olmak bence.Yani ben şimdi size birçok isim sayarım ama buna gerek görmüyorum çünkü malesef bu ülkede şairlerde siyasi kimliklerine göre sıralanmış ve yargılanmışlardır.Bu ülke de bazı sınıfların hayatlarına hayat katan insanlar olarak muamele görmüşlerdir haksız yere.Bu toprakların güzel şairleri asırlarca bu toprakların acısını ve tatlısını konu edinmiştir.Hayatımızın her noktasında yaşamak zorunda olduğumuz ayrımcılığı devam ettirmek gibi bir niyetim yok açıkçası.
ŞG:Peki öyleyse..kitabın hakkında konuşalım biraz.Kendini şair zannedenlere... ismini kitabına koymak nereden aklına geldi?
AA:Bu ülke de film çeken adam yönetmen,resim yapan adam ressam,şarkı söyleyen ise şarkıcı türkücü.Ancak ben şiir konusunda her yazanın her çizenin şair olmaması gerektiğini düşünüyorum.Bu sebepten esasında tamamen varolan sistemi eleştiren..yani kabaca hükümeti ve bu topraklardaki kendimce hata gördüğüm şeyleri eleştiren hem de gerçek şairlerimize ödememiz gereken vefa borcunun ödenmemesini eleştirdiğini düşündüğüm kendini şair zannedenlere ismini kitabıma uygun gördüm.
ŞG:İstediğin satış rakamına ulaştımı peki kitabın?
AA:Ben şair değilim.Amacım sadece bu işin özürünü dilemekti gerçek şairlerimizden.Herkes şair olamaz.Belki herkes ressam olabilir ancak herkes kelimelerle resim yapamaz.Bu sadece dil bilmek ya da bir dile hakim olmak ile açıklanamaz.Bu kesinlikle irdelenmesi gereken bir beyindir bu irdelenmesi gereken bir tavırdır hayata karşı bir duruştur şiir.Şiir sessiz kalarak ses çıkartabilmekten bahseden kibar bir devrimdir aslında.Çocukluğumuzdan beri bize bahsedilen kanlı devrimlerin karşısında kocaman bir duvardır şiir.Şiir bedene giydirilen kefenden sonraki hayattan bahseder ama aslında hikayeyi en başa sararak bahseder ve şiirin zihinde yarattığı bu zıtlık dünyanın en güzel yemeğinin damağımızda bıraktığı tattan bin kere milyon kere daha güzeldir.
ŞG:Eminim bu röportajı okuyan "gerçek" şairler söylediklerinden çok etkilenecektir..
AA:Ben kimseyi etkilemek ya da kimsenin gözüne girmek için etmiyorum bu lafları..amacım sadece insanlara özür dilemesini öğretmek.Yani senelerdir bayram vakitlerinde televizyonlarımızda dönen kent şekerlerinin reklamlarında yaratılan suni sevginin esir aldığı suni beyinlerin artık kanlı canlı hale bürünüp sokaklara şiirler çıkmalarını sağlamaktır amacım."Sadece bir şiir yeter savaşmak için" demiş şair...
ŞG:Peki şiir senin için geçici bir heves mi? Yani biz senin kısa filmlerinide biliyoruz o alanda çalışmaların var onlarıda takip ediyoruz.Şiir senin yapmak istediğin sinemaya hizmet ediyor mu?
AA:Şiir hayatımın her anında var.Şiir çok ciddi ama bir o kadarda ciddiyetten uzak.Yani bu çok hoş biz tezat.Kan dökmeyen kalp kırmayan bir tezat.Tabii ki benim yapmak istediğim ya da hayalini kurduğum sinemaya bir etkisi var şiirin.Zaten her kısa filmimin şiirsel bir cümlesi vardır.
ŞG:Bize vakit ayırdığın için teşekkür ederiz Alican.
AA:Ben teşekkür ederim herkese şiir gibi bir hayat dilerim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder