Birşeyi çok sevmek belki çok tehlikeli..ve bir başkasına zarar verebilmek için belki de sebep.Derin devlet,örgüt,vb...yani isim uydurulur cisim giydirilir herşeye.Siz her suçun altına bir örgüt ismi yerleştirebilirsiniz.Herkes bir başkası hakkında ileri geri açıklamalar yapıp suyu bulandırabilir.Ancak gerçekler var..mesela ölüm gibi hangimizi nerede yakalayacağı belli olmayan en sağlam gerçek.Teknolojinin toprak ile insan arasına giremediği tek alan belki de..herneyse işte ölüm hepimizin malum sonundan başka birşey değil.Bu yazıyı yazmayı aklıma koyduğum an birçok şey düşündüm..mesela küfürlü mesajlar gelebilirdi..üçüncü tekil-çoğul şahıs ya da şahıslar saçmasapan fantazilerini bana çeşitli yollardan ulaştırabilirlerdi.Çünkü ben yaşadığım coğrafyada birçok insanı beyan ettiği fikirler yüzünden yitirmiştim.Bunları yazmamın amacı kendi yazılarımın çok mühim olduğu ya da çok derin anlamlar taşıdığı için belli sınıflara hitap ettiği hissiyatını yaratmak falan değil..benim anlatmak istediğim ülkemdeki "mahalle baskısı" ya da diğer adıyla "faşizm".Geçtiğimiz günlerde düşen bir helikopter bu ülkede olup biten birçok şeyin aslında ne kadar enteresan olduğunu birkez daha ortaya koydu bence.Bir parti lideri,o partinin mensupları,helikopterin pilotu ve bir basın mensubu çok acı bir biçimde can verdi.En çok konuşulan cenaze parti liderinin cenazesiydi..Büyük Birlik Partisi genel başkanı Recep Yazıcıoğlu'nun cenazesi..basın tarafından uydurulan saçmasapan haberler ve yanlış bilgilendirilmeler eşliğinde geçen birkaç günden sonra anlaşıldı ki kurtulan yoktu.Düşen helikopterde bulunanların aileleri ve sevenleri yıkılmıştı..en çok dikkat çeken ölüm elbette parti liderinin ölümü olmuştu.Milletini ve toprağını seviyordu söylenenlere göre..ama benim dikkatimi çeken birkaç şey vardı.Milletini ve toprağını sevme ya da bunlara sahip çıkma konusunda bir sorun yoktu..ancak milletinin ve toprağının bütünlüğüne sahip çıkış şeklinde hizmet ettiği ideolojik kimliğin "kan" ve "ölüm" ile anılmasında sorun vardı.Son dönemlerde ülkemizde işlenen bana göre "faili meçhul" cinayetlerde bu zihniyetin izlerinden bahsediliyordu.Vakti zamanında milliyetçi bir başka oluşumdan ayrılıp kendi yolunu açan ve o yolda siyaset yapmak adına kendisini milletinin iradesine bırakan bir parti lideri..ayrıldığı partinin ve devam ettirdiği siyasi oluşumun sahip çıktığı ideolojik kimliğin işlediği cinayetler ile hafızamda yer edinmişti.Gariptir Maraş katliamı,Sivas'ta Madımak otelinin yakılması ve en son Hrant Dink suikasti...ne Maraş'ta beş gün boyunca öldürülenler,ne Sivas'ta yakılmaya çalışılanlar,ne de sırtından adice vurularak öldürülen Hrant Dink hepimizin yaşayacağı o sonu yani ölümü bu derece adice tatmayı hak etmemişti..ölümü adice tatmayı zaten kimse hak etmemiştir.O helikopterde can verenlerin aileleri,yaşadıkları güzel şeyler,değer verdikleri ve değer verenleri vardı..o helikopterde ölen hiçkimse o derece adice ölmeyi hak etmemişti..tıpkı az önce saydığım olaylarda can veren masumlar gibi...Kan dökmek üzerine yapılan konuşmalar "kabaca" en iyi Kürt'ün ölü Kürt olması üzerine yorulan kafalar..gittikçe bilinçsizleştirilen,cahilleştirilen halk...hiçkimse bu derece adi bir ölümü hak etmiyor..edemez.İnsanı diğer canlılardan ayıran temel özelliklerden bir tanesi düşünüp mantıklı kararı verebilmekken...cinayetlere kurban gidenler..dökülen kanlar ancak ve ancak faşizme ya da onu eş değer gördüğüm hayvanlığa hitap ediyor.Senelerdir ülkede yaşayan farklı etnik kimliklere yapılan saldırıları izliyoruz..bu ülkede halkın verdiği oy ile meclise giren milletvekilleri "azınlık" diye nitelendirilen kalabalıkların oyları ile meclise girip azınlık diye bahsettikleri toplulukları seçim malzemelerinde kullanıyor kendilerince biçime sokuyor ve bir başka topluluğa gövde gösterisi yapıyor.Bu ülkede hiçbir parti gerçekten "demokrasiye",gerçekten "kardeşçe yaşamaya",gerçekten "eşitliğe",gerçekten "adalete",gerçekten "insanlığa",gerçekten "gerçeklere"...hizmet etmiyor.Biz çözümü kendi hayatlarımızda aramayıp yangına körükle gittiğimiz sürece ülkemizdeki faşizm güç kazanacak ve evlerinin kapıları işaretlenen insanlar bu topraklarda varolmaya devam edeceklerdir.Bir başkasının elini herhangibir çıkar gözetmeksizin sıkmaktan korkmayan insanlar türemeye başladığı gün bu ülke de "barış" güç kazanacaktır.Belki bu bahsettiğim durum asırlar sonra gerçekleşecek ancak bunu şimdiden istemek bile insanın gönlünü az da olsa ferahlatabiliyor...
Alican Arıcan
31/03/09
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder