2 Ocak 2009 Cuma

ÇOK GÜZEL

-Vurmayın
-Sus lan!
-Vurmayın acıyın vurmayın
-Sus dedik ulan!

İstediğim kadar yazayım elbette gerçeği gibi olmayacak işkence sahnelerini en iyi çeken yönetmenler kimdir hangi yönetmen çok iyi işkence sahnesi çeker yada hangi yönetmen gerçekten en güzel işkenceyi görmüştür yaşamıştır bilemem.En güzel savaş filmlerini kimler çekmiştir,kim resimlerine konu edinmiştir en güzel vaziyetinde şiddeti veya kim ne kadar özendirmiştir yaptığı işlerle şiddete.Kim nefes alıp verdiği süreçte en çok küfürü etmiştir saydırmıştır rahatça yada kim copuyla en güzel,en şiddetli dayağın altına altın harflerle isminin başkaları tarafından zikredilmesini sağlayacak bir işaret bırakmıştır.Kim "recm" olayını seyirlik bir durum olarak algılamış ve o durumdan bile zevk alabilecek bir taraf bulmuştur.Şiddet dünyamızda ne kadar zamandır yer edinmiştir kendine.İçindeki ruh ile hareket ettiği varsayılan vücutların şiddetle olan münasebeti başarıya ne kadar ulaşmıştır.Ülkemizi ülkemiz dışında sessiz sakin bir vaziyette temsil eden Nuri Bilge Ceylan'ın deyişi ile "Yalnız ve güzel ülkem"izde en son yaşanan Engin Çeber olayı neyin başlangıcı yada neyin sonu olmuştur.Yine Nuri Bilge Ceylan'ın deyişi ile "Yalnız ve güzel ülkem"izden çıkan bir yönetmen Özcan Alper'in "Sonbahar" filmi ile aldığı Altın Portakal'dan sonra “Ne yazık ki dışarıda sokakta bizim gibi şanslı olmayanlar var. En son sadece dergi sattığı için gözaltına alınıp işkencede bir genç öldürüldü. Bu ödülü bizim kadar şanslı olmayan Engin Ceber’in annesine ithaf ediyorum” demesi nerelerde mesaj olarak algılanmıştır.Engin Çeber ne bir ilk ne de bir son mudur? İlk olmadığı kesindir elbet fakat bir son olup olmadığı tartışılırken bile bu ülkede birileri işkence görüyor olacaktır.İşte bu noktada Nuri Bilge Ceylan'a hak vermemek elde değilse nerededir?Yalnız ve güzel...sanırım bu ülke için son dönemde yapılabilecek en güzel tanımlama olsa gerek.Zor burada yeni birşey yapmayı geçtim hergün yaptığımız ve bizde alışkanlık yaratan şeyleri tekrarlamak bile zor hale geliyor artık.Olayı sadece hükümete bağlayıpta "hepsi bunların yüzünden nanına noyiym!" demekte istemiyorum.Açıkçası artık AKP hükümetinin "reform" adı altında gerçekleştirdiği rezaletleri eleştirerek bir yere varılabileceğini düşünmüyorum.Senelerdir o zihniyeti eleştiren programlar yapıldı oluşumlar yaratıldı peki sonuç?Suçu daima karşı tarafa atıp "ne yapalım abi adamlar faşist" diyerek işin içinden çıkmak bence asıl kolaycılık.Size bu yazının sonunda hayatın sırrını vermeyeceğim ben televizyon programı yapan yada yaptığı televizyon programında bir süre sonra "koparak" ağlamaya başlayan ve bu ülkede çok güzel insanların yaşadığından bahsederek bir taraftanda ne demeye çalıştığı belli olmayan adamları görmek istemiyorum artık.Hitap ettiği zihniyettende hayır görmediğimiz dergilerde yazan adamların "rakı sofrası" kopuşlarına şahit olmak istemiyorum artık."Biz kaç kişiyiz" diye soranların biz-onlar ortamına hizmet etmekten başka hiçbir şeye hizmet etmediklerinin farkına varmalarını istiyorum.Ergenekon nedir ne değildir bilemem zaten umrumdada değil Susurluk benim için hala ayranı ile meşhur önemsiz biryerdir ailemle nadiren yaptığım şehirlerarası yolculuklarda geçip gittiğim manasız biryerdir Susurluk.Orada yaşayan insanlarla bir muhabbetim olmadı umrumdada değil.Herneyse bu ülkede çözülmesi gereken problemlerin başında Fethullah Gülen mi gelir...yoksa Akp mi yoksa...Ergenekon mu yoksa...Futbol dünyasındaki çıkar ilişkileri mi...Derin devletçiler mi...Pkk mı...televizyonlardaki kirlilik mi...din sömürücüler mi...faşist zihniyet mi...İsmail Türüt mü...hapishanelerdeki şiddet mi...Umudunu yitirmiş gençler yaratan bu sistemmi sorgulanmalı yoksa umudunu yitirmeye çoktan hazır gençler mi?Bitirilmesi yada başlatılması gereken yeni sistem nedir?Şikayet edip beğenmediğimiz ve bir taraftanda delicesine bağlı olduğumuz sömürülen götürülen nedir?Nasıl hareket etmek gerekmektedir?Hükümetin dünyanın yaşadığı ekonomik kriz hakkındaki rahat tutumuna karşın biz hala delicesine alışveriş yapıp hayvanlar gibi eğlenmeli miyiz?Ne denirse densin ben insanoğlu kadar kötü,doyumsuz,vefasız başka bir canlı görmedim.Herşeyden mutsuz ve bir o kadarda eğlenmeye düşkün.İşkenceyi kesinlikle hak etmeyenler ve delicesine hak edenler olarak ikiye ayrılan bir insan topluluğu.Tüm dünya üzerinde.Neden Engin Çeber'in ölüm haberini okuruz neden onu izleriz neden onu duyarız.Mesela neden televizyonda yaptığı her işte illa ki küfür yada açık saçıklık barındıran eylemlerde bulunan Mehmet Ali Erbil'i yok etmek üzere bir tim kurmamıştır Polis teşkilatımız.Hani "billboard"larda sizi kurtarıyoruz ediyoruz bakın bombanın yanında durup çatıdaki yangına atlıyoruz dublör gibiyiz maşallah diyen polislerimiz neden dirliği düzeni iş televizyona gelince RTÜK'e bırakmışlardır.Keşke herşeyin belirleyicisi polis olsaydı.Hatta onları daha masum ve sevimli gösteren yunuslar denizdede çalışsa keşke.Engin Çeber'in yada Engin Çeber'lerin ölümleri devam edecek.Bizi kirleten şeyler azalmadıkça dergi dağıtan yada satan bir kişiyi akıl sınırları içinde olup olmadığı tartışılacak işkence yöntemleri ile yok eden zihniyet.Peki Engin Çeber'den sonra "biz kaç kişiyiz?"sayan oldu mu?Sahi Uğur Dündar en son hangi tavukçuyu bastı ve kaç kişi Uğur Dündar'ı daha çok sevdi?Abaküsle aklı karıştırılmış güzel kokan güzel kızları olan tatlı ülkemin pis çukurları içine kimleri çeker?Girdap gibi döne döne gebereceğimiz günleri görebilecek miyiz?Hani istiyorum ki saçmalamışken tam olsun.Cop ile gerçekleştirilebilecek dayak çeşitleri üzerine kitap yazsın Cerrah.Ntv haber kanalının internet sitesinden Engin Çeber'in arkadaşlarının yaptığı açıklamaları okuyun bir.

Aysu Bakkal, Cihan Gün, Özgür Karakaya.... Onlar, işkenceden öldüğü iddia edilen Engin Çeber’in arkadaşları. Sarıyer’de Yürüyüş adlı yasal bir dergiyi satarken Çeber ile birlikte gözaltına alındılar.

Çeber’in arkadaşları İstinye Polis Karakolu ve Metris Cezaevi’nde yaşadıkları işkenceyi NTV’ye anlattı.

* Aysu Bakkal: Savcılığa götürüldüğümüz ana kadar her sebeple dayak yedik, tuvalete gitmek istedik dayak yedik. Üstümüz tacize varana kadar aranmak istendi buna karşı çıktığımız için dayak yedik. Yasadışı davrandıklarını söyledik, dayak yedik. Birbirimize kemerle bağlandık köpekler gibi, aramıza geçip fotoğraf çektirdiler.

* Cihan Gün: Bir buçuk gün sürekli dayak yedik. Üzerlerimize sular dökülerek, kapının demiriyle dövülerek, kafalarımız duvarlara sıkıştırılarak dövdüler.

* Özgür Karakaya: Doktorlar bedenimizdeki yaralara baktılar hep. Kemiklerimiz, ciğerlerimiz, böbreklerimiz, beynimiz, kalbimiz, onlara bakmadılar hiç. Engin Çeber bana yakın bir koğuştaydı, durumu sorduğum zaman kısık bir sesle ‘iyiyim’ diyordu ama ben kötü olduğunu anlayabiliyordum. Aradan bir buçuk gün geçtikten sonra Engin’in hastaneye kaldırılıp beyin ölümünün gerçekleştiğini öğrendik.


İşte bizim gerçeğimiz budur.İstediğini yap bilim adamı ol Amerikaya yerleş ülken hakkında haber edin ve edindiğin haberler arasında hep birilerinin öldüğünü oku.Belkide bir gün sıra bir tanıdığına yada sana gelir.Bellimi olur tesadüfen yaşadığımı düşündüğüm güzel kokan güzel kızları olan tatlı ülkemde.Sevmek-saymak nedir ki zaten onlar eskide kalmış şeylerdir.Şimdi bulamazsın birisine "merhaba" demek karşı taraftakine ne ifade etmektedir ki belki bu yüzden bile dayak yersin belki böyle komik bir sebepten ölürsünde belli mi olur.Burası Türkiye.Kasası çoktan boşaltılmış ama yüzü gülen personeli olan bir banka gibi düşün.Yada hırsızın soyduğu evde utanmadan televizyon izlemesi hatta bir hayat kurması gibi düşün.Hani bazı filmler izlersin yada sana tanımadığın ve hiç tanımayacağın bir insanın hayatından bahsederlerde sende dersin ya "oha be kardeşim olur mu öyle şey" olur kardeşim olur öyle şey.Ben seni hiç tanımasamda sana "kardeşim" , "arkadaşım" , "canım"... diyemediğim sürece biz birbirimizi "herşeye rağmen" kucaklayamayacağımız sürece bu ortamda herşey olur herkes ölür herkese dokunulur herkes kaçar kalan sağlar kaç kişidir?.Faşit olduğunu düşündüğü sisteme faşizm ile cevap vermeye çalışan zekalar kaç kişidir?
İnadına aşık yaşamaya çalışmak ve inadına herşeyi sevmenin bedeli nedir?Teşekkürler...kötülü
k yapan herkese...kan akıtan herkese...bira sattığı için dükkan sahibini dövene...Fatih Terim'i cumhurbaşkanı zannedene...Tuzlada işçi katledenlere...sınırı geçenleri bildiği halde "harekete geçmeyenlere"...ayıranlara birleştirmeye uğraşmayanlara...dergi satanı dövene...güzel insanları komalık edenlere...bir çoğuna teşekkürler.Dünyanın en sahici film setini ayağımıza kadar getiren herkese teşekkürler.Burası ne holivud nede bolivud burası Türkiye...yok öyle!


Alican Arıcan

26-10-2008

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder