4 Ocak 2009 Pazar

BİR CÜMLE

Çok şey okumadım ya da senden daha fazla şey bilmiyorum.Beni bu yazıyı düşünmeye sevk eden şey senin hayatını senden daha fazla düşünmemde değil.Senin hayatını senden daha fazla düşünmüyorum elbette.Sadece biraz daha fazla önemsiyorum.Benim aklıma bir hayal geliyor.O hayali o kadar çok önemsiyorum ki bir anda o hayal benim hayatım oluveriyor.Bir sürü insana anlatıyorum o hayali "anlatma nazar değecek" söylemini umursamıyorum pek.Nasıl olsa benim hayallerim renkli gözlü değildir.(Öyle bir muhabbet vardı sanki renkli gözlülere nazar değermiş falan.Belki yanlış biliyorumdur ancak önemli değil zaten kendi isteğimle öğrenmemiştim.)Sürekli olarak hayalimdeki karakterler gibi davranıyorum,yeri geliyor çok küfrediyorum mesela ya da iki üç hafta aynı pantolonu giyiyorum ya da kışın soğuğunda incecik ayakkabıyla çıkıyorum sokağa.Sakallarımı kesmiyorum ya da ne bileyim tırnaklarımı uzatıyorum dişlerimi fırçalamıyorum hatta belki daha faşist düşünüyorum ezan okunmaya başladığında "Aziz Allah" diyorum dini çok seviyorum bazende çok uzak duruyorum hiç umrumda olmuyor bile.Bir süre çok mutlu oluyorsun falan sonra bakıyorsun ki esasında kurduğun hayalde kolay değil hayali başkası tarafından kurulabilecek hayatında pek yolunda gitmiyor esasında.Seni dışarıdan tanrı haline getiren düşünceler birden aksi bir hal alıp seninde bir halt yiyemeyeceğine karar vermiş oluyorlar.Çok heyecanlandığın şey bir süre sonra mutlu etmemeye başlıyor.Görüyorsun ki pek gerçekleşecek gibi değil aslında.Neyse demekle atlatılıyor sıkıntılı o süreç;bir kaç gün sürüyor aslında bir kaç sene sandığım o sıkıntıdan yeni fikir üretemediğim zaman dilimi.Gene uyanıyorsun gene uyuyorsun arada geçen sürede sıkıcı ya da eğlenceli şeyler geliyor başına ve birileri hiç umrunda olmadığı halde sana hesap sormaya devam ediyor "Neden?" sorusu ile.Görüyorsun ki değişen birşey yokmuş hayatta sabit yaşanan bir mutluluk yokmuş yani sen hayal kurarmışsın ama mutlu olamazmışsın en azından ben olamazmışım belki de.Ama sorun değilmiş be herşeye rağmen diye birşey varmış kavga ile geçen ömürde.Beni mutlu edebilecek birsürü şey varmış en azından.Yapmak istediğim yanlışlar ve bedelini ödemekten çok hoşlandığım yanlışlar ve sürekli olarak "nasıl olsa gencim ölmem" duruşları.Hayata karşı öyle durulur mu?.Sen sürekli hayal kur "birgün ödül almışsın Cannes'dasın konuşma yapacaksın ve birden sözü dönüp dolaştırıp filmden sinemadan güzel kadınlardan emperyalizme getiriyorsun ouuu siyasi duruş mühimdir sanat aleminde genelde solcu takılmak diye bir pozisyon var en azından kendi ülkende meyvesini hiç verememiş bir pozisyon"ardından birden yüzüne soğuk su gibi vuran hayat buz gibi bir hava estirir ortamda ve gerçeklerle yüzleşme vaktinin geçtiği haber edilir.Karnım acıkmıştır ancak yeniden kilo aldığım bir döneme girdiğimden tutmaya çalışırım kendimi.Ama yazmam lazım enteresan fakat basit yani hem izletecek hemde merak ettirecek bir takım triplere gireceksin sende.Yahu bırakın şu "sanatçı" tribini.Konservatuarlılar "oyuncu" demez ne bana ne benim çalıştıklarıma.Tövbeler tövbesi değil mankenden odundan bile oyuncu yaparsın sinemada.En azından ben bunu böyle düşünüyorum.Ama klasiktir bu coğrafyada hamamcılar "Hamam" filminden sonra terlemediler mi hamamda!Garip adamlar var bu ülkede sizi sizden alma özelliğine sahip adamlar.Belli meslekleri sadece belli adamlar yapar.Nice beceriksiz oyuncu gördüm işin kötüsü ellerine diploma verenler onlardanda kötüydü.Uzun lafın kısasını söyleye söyleye pratik zeka diye bir tanım yarattılar yaşantımızda.Yok kardeşim öyle bir zeka.Sen bana hayatın formülünü tek bir kelimeyle açıklayacaksan ben yirmi sene bu saçma kelimenin bir sabah uyandığımda "değiştin oğlum sen" demesinimi bekleyeceğim.Anlamlı cümleler kazımış beyninin bir taraflarına.Geçenlerde Tarkovski'nin "Mühürlenmiş Zaman" isimli kitabını okudum adamın sinema ile alakalı makalelerinden oluşuyor kitap ve adam Rusya'da aldığı sinema eğitiminden tatmin "olamamasını" anlatıyor ayrıca aldığı eğitimide bariz eleştiriyordu.Sinema okullarının gereksiz olduğundan bahsedecek kadar tepki büyütmüş içinde.Ve bir cümle kurmuş "Güzel,gerçeğin peşinden koşmayanlardan kendini gizler." diye.Benim için kitap o cümleden sonra bitti.Elbette herkes o an benim kadar şanslı değildi.O kitabı ben almıştım ben okuyordum ben o cümleyi okumuştum ve feci mutlu olmuştum.Şaşkınlık verici bir vaziyetti.Hayat öyküsünü anlatırken şu dizideki şu karakterin başına gelen benimde başıma geldi dememe gerek kalmayacaktı artık.En azından benimde zaman zaman anlamlı şeylere kafa yormaya çalıştığımı ispatlayacak bir cümlem olmuştu Tarkovski sayesinde.Elbette bu cümleyi okumamda katkısı olan bir kişi vardı ki cümleyi okuyup gidip bizzat kendisine anlattıktan sonra ayrıca kendime "görev tamam oğlum" diyebildiğim bir andı o an.Nurettin Erkan sayesinde Tarkovski'den haberim olmuş ve bir şekilde tanışmıştım o yönetmenle."Öyle" olmak istediğimden değilde hani iyi bir adam bir başka iyi bir adamı tanır ve sizde gider bir şekilde o adamla tanışırsınız ya benimkiside biraz o hesap.Duygusal birisiyim ben böyle şeylerin etkisinden çıkmam ayları bulabilir.Belkide araya başka hikaye sıkıştırmaya üşendiğim için aylarca sadece bir hikaye ile idare ediyorumdur.Ama olsun neticede hiç umrumda olmayadabilirdi bunlar.Nurettin hocayı çok severim muhtemelen o kurstan,o ortamdan çıkıpta girdiği sınavlarda başarısızlıkla yüzleşmek zorunda kalan nadir elemanlardanım ancak elde ettiğim bir çok şey var bir taraftanda.Hani birazcık adam olduysam adama benziyorsam ailemin katkısı kadar Nurettin hocamın ve Akdeniz'de tanıştığım güzel insanlarında katkısı mühimdir.Ben bir cümle öğrendim ve belkide o cümle sayesinde bugün çevrede olup bitenlere karşı biraz daha "hazırlıklı" bir adam olabildim.Ben bir cümle öğrendim ve herkesi sevebilmeyi öğrendim.Ben bir cümle öğrendim ve yeni yeni hayallerin temelini attım beynimde.Ben bir cümle öğrendim ve ezber edilmesine gerek kalmayacak basit bir tarih yazmaya başladım belkide kendi kendime.Ama biliyorum ki ben tüm bunları yaparken tavrımdan ödün verdiğim herhangibir an sonumu getirebilir.Çünkü benim edindiğim zenginlik önce sevmek ve saygı duyabilmektir.Kayıtsız şartsız küfredip olay yerindeki canlıların saniyeler içerisinde cansız hale gelecek bedenlerini gazete kağıtları ile örtmeye sebebiyet verecek bir tavır değildir benimkisi.Ben hayatı çok temelden öğrendim bir cümle ile ben o cümlenin bana anlattığından fazlasını algılamaya çalıştım zaman zaman ve belkide istem dışı bir başarı ettim bazıları için çok basit olan o cümlenin karşısında.Ben son nefesini vermeyecek filmler bırakmak isteğimle deli gibi hayal kurarken sizlerin mışıl mışıl uyuduğu bir dünyanın yavaş yavaş içini boşaltan "zengin" teröre selam olsun.


Alican Arıcan
04/01/09

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder